Mevlana’nın insan sevgisi tarif edilemeyecek kadar büyüktür. Aynı zamanda Mevlana’nın insanlara duyduğu saygı da tarif edilemeyecek kadar derindi: Ayırmadan herkese saygı ve sevgi… Başkaları da bu nezakete karşılık verirler, ona saygı göstermeye uğraşırlardı. Mesela bir topluluğa girdiği zaman kendisine saygı duyarak ayağa kalkarlardı. Mevlana bunu istemezdi. Hele de kendisi için birini oturduğu yerden kaldırdıkları zaman bu hale çok üzülürdü.
Mevlana’nın insan sevgisi ne güzel bir örnek:
Mevlana bir gün hamama gitmişti. Soyunup hazırlandı, yıkanma yerine girdi. Girdi, ama girmesiyle çıkması da bir oldu. Tekrar giyindi ve gitmeye hazırlandı.
Sebebini sordular.
Dedi ki:
“Soyunup hamama girmiştim. Tellak beni görünce, bana yer açmak için bir şahsı havuzun başından uzaklaştırdı. Benim yüzümden rahatsız edilen o kişiye karşı utancımdan o kadar terledim ki dayanamayıp dışarı çıktım!”
Ney, bilinen eski nefesli enstrumanlardandır. M.Ö. 1249’lu yıllarda Çin’de ilk defa kullanılan çift borulu bir düdük şeklindedir. Günümüzde bu çalgı halen Türkistan dolaylarında kullanılmaktadır. Ney’i ilk defa Mezopotamya’da Sümerler kullanmıştır. Farsça’da Na veya Nay kamış anlamına gelmektedir ve bugün kullandığımız Ney kelimesi adını burdan almıştır.
Mısırlı tarihçiler ise Ney’in icadını, ölümsüz yaşam için diriliş Tanrısı olarak bilinen Osiris’e dayandırırlar. Bu bölgede Ney’in doğru tutularak üflenenine Mam, eğri tutularak üflenenine ise Sebi adını vermişlerdir.
Sümer toplumunda M.Ö. 5000 yıllarından itibaren kullanıldığı sanılan bu çalgıya ait elimizdeki en eski bulgu, M.Ö. 3000-2800 yıllarından kalan bugün Amerika’da Philadelphia Üniversitesi Müzesi’nde sergilenen neydir. Çalgının o dönemlerde de dinsel törenlerde kullanıldığı sanılmaktadır.
Günümüzde ney, Türk sazı olarak anılmaktadır ve tasavvuf müziğinin bir simgesi haline gelmiştir. Bir müzik aleti için kullanılan çalmak yerine, Ney için üflemek tabiri kullanılır. Burada üflemenin mecazi bir anlamı vardır. Kaynağını İslam’da Allah’ın insanı yaratırken ruhu üflemiş olmasından alır.